ŞAİRİN ÖĞÜDÜ

Şair, duyumsayan ve duyumsadıklarını  sözcükler aracılığıyla dile getiren kişidir.
	Bu anlam kolay gelebilir, ama değildir. 
	Birçok kişi duyumsadığını  düşünür  ya da duyumsadığına inanır, ya da duyumsadığını bilir-- 
ancak bu düşünmek ya da inanmak ya da bilmektir; duyumsamak değil. Ve şiir duyumsamaktır--
bilmek ya da inanmak ya da düşünmek değil.
	Hemen herkes düşünmeyi ya da  inanmayı ya da bilmeyi öğrenebilir, ancak hiçbir insan 
tekine duyumsamak  öğretilemez. Niçin? Çünkü ne zaman düşünseniz ya da inansanız ya da bilseniz, 
başka birisi oluverirsiniz: ancak duyumsadığınız  an, herhangi biri-değil-ancak-kendiniz olursunuz.
	Herhangi biri-değil-ancak-kendiniz olmak--sizi bir başkası yapabilmek için gece gündüz 
elinden geleni ardına koymayan bir dünyada--insanın verebileceği en zorlu savaştır; ve savaşmak 
asla bitmez.
	Herhangi birini-değil-ancak-kendinizi sözcüklerle dile getirmeye gelince, bu, şairin bile 
düşleyemeyeceği bir kimseden bir miktar daha fazla çalışmak demektir. Niçin? Çünkü hiçbir şey 
sözcükleri bir başkası gibi kullanmak kadar kolay değildir. Biz hepimiz bunu hemen her an 
yapmaktayız-- ve ne zaman yapsak, şair değilizdir artık.
	Eğer  ilk on-on beş yıllık savaşım ve çalışma ve duyumsamanızın sonunda kendinizi bir 
şiirin bir dizesini yazmış olarak bulursanız, gerçekten de çok şanslı sayılırsınız.
	Ve işte benim şair olmak isteyen tüm gençlere öğüdüm: yalnızca kararlı olmayıp, ama 
memnun da değilseniz, tabii ki ölünceye değin duyumsamak, çalışmak ve savaşmak için-- 
kolay olan bir şeyler yapın, örneğin dünyayı havaya uçurmak gibi. 
	Bu  anlam kasvet verici gibi mi görünüyor? Değildir.
	Bu yeryüzündeki en olağanüstü yaşamdır.
	Ya da ben öyle duyumsuyorum.

Edward Estlin CUMMINGS

Çeviren : T.Asi BALKAR