BOZGUN

yüreğimi eriten akşamın üzgün evidir
yağmur varken ağını ördüğü.

bozgun, bu köyü kuran sözcük
bense yabancısıyım bu yerlerin.

şöyle bir oturuyorum elimde sigaram
yine de garip, mutsuz ve yalnızım
yüreğimde,
ağlayan sesi pınarların
şafakta terli bir çizgidir uzanan ovalar
üstünde cansız birer iskelet gibi
duran ağaçlar var.
arkamda sırtımı rahatça dayadığım
dağlar, gökyüzü sonsuz mavi
oysa altında ölü gibi yatan
insanlar, insanlar var.

hangi tepeye baksan bir anıt karşılar insanı
işlenmemiş bir nakış gibi
temiz, siyah güleç yüzlü çocuklar
ve göçebe çadırları
hayvan derisinden paltolarıyla
kadınlar, erkekler ve çocuklar.

yarın bir avcı çiftesini doğrultup
bir serçenin özlemle çarpan yüreğine
hadi.
bozgun ve yenilmişliğimiz tekrarlansın
utanç kalıntısı bu kule, büyümesi yarım kalmış böcek
bu marşı da siz çalın ey korkusuzluk
bilin bir şölen kadar kısadır hayat.

Ender SARIYATI