BOZGUN yüreğimi eriten akşamın üzgün evidir yağmur varken ağını ördüğü. bozgun, bu köyü kuran sözcük bense yabancısıyım bu yerlerin. şöyle bir oturuyorum elimde sigaram yine de garip, mutsuz ve yalnızım yüreğimde, ağlayan sesi pınarların şafakta terli bir çizgidir uzanan ovalar üstünde cansız birer iskelet gibi duran ağaçlar var. arkamda sırtımı rahatça dayadığım dağlar, gökyüzü sonsuz mavi oysa altında ölü gibi yatan insanlar, insanlar var. hangi tepeye baksan bir anıt karşılar insanı işlenmemiş bir nakış gibi temiz, siyah güleç yüzlü çocuklar ve göçebe çadırları hayvan derisinden paltolarıyla kadınlar, erkekler ve çocuklar. yarın bir avcı çiftesini doğrultup bir serçenin özlemle çarpan yüreğine hadi. bozgun ve yenilmişliğimiz tekrarlansın utanç kalıntısı bu kule, büyümesi yarım kalmış böcek bu marşı da siz çalın ey korkusuzluk bilin bir şölen kadar kısadır hayat.
Ender SARIYATI