RUH VE GİRDAP
Ruh girdabıyla döner geriye Bakarım donuk yanık kalıp öyle Ses koku bürünüp süslenir Beni ölçen biçen tuhaf bir vezin Orman kokan zaman söze gelir Orda ölüm tanıdık ikiz aşina Kendimden kendime bir gönderme Ne ses ne seda Ve sanki ölüm değil, tahta bir yalnızlık Ve yineleme, yineleme Ölüm erbabı doğru bilir Ruh kuyusundan çıkan bir kelime Türlü anlamlara gelir Ve işte ağır mazlum uyanış Yaşlılık denen zenne O maktul hazine kime kalır Aşklar sarp dağlarda kum fırtınasıdır Bulduğu her sığınak; metruk harap Göz göze gelir ruh ve girdap Ah! hiç sayılmamış karşılaşmalar
Kağan KÖK