ZEHİRİNDE AÇAN ZAMBAK (Sevgili eşim Münevver’e) I Anason Kokusu Sarı, sessiz günlerdir Mağrur ve soylu: Nişanlı bir kız gibidir şimdi yaz Şimdi yağmur yağsın beklenir Çocukluk resimlerine bakılır gibi Renklere ad verilir durgun denize bakılarak Garip bir intihar gibi arada bir hatırlanan Kan göğü götürür yüreklerde Ve gülümseyerek deler geceyi Kendi zehirinde açan zambak Şimdi sarhoşuz, mızıka çalıyoruz Dudağımızda bulanık söylence izleri: -Hem duası hem ihaneti zamanın- Ne yazılır böyle vakitlerde insana dair Bir orman karanlığına benziyorsa hüznü Haydi sevişelim, sevişmek biraz devrimci, biraz tutucu Bu temmuzun ilk günleri, hain, hınzır Denir ki insanın kendisidir yollara savrulan kar -Sevgili, o ince yollarda yaz Bir anason kokusudur beyaz II Varoşlarda An gelir şarkılaşır su Sisler arasından çıkıp gelen kuğu Rüzgârlı bir ovaya dönüştüğünde Adsız yönlerde bıraktığı iz Dinle, bu esriklik sevinciyle Sonsuzu sonsuz yapan biziz Bu bizdeki renk, bizdeki titreyit Ömür boyu sürecek en uzun gerçek Ne demiş ilk düşünürü dünyanın İnsan ki ardındadır kendi gölgesinin Baharda bir üzünç ağacıdır dile gelecek Kopmut bir defa içimizden Tutmuş yankılanan yolunu Issızlığa düşen imgeler gibi narlaşır Ayrı yollarda giden dostlar gibi arkada İz diye çan sesleri bırakır -Sevgili, şimdi varoşlarda Günahlardır, olgunlaşır III Ud Sesi Dağlarda bir ud sesi derinden İç geçirir rüzgârda nar ve kar- Üstünden sular süzülen kadın Göğsünde efsaneler gizler kederinden Mor demetleri tutkulu yüreklerin Bu ud sesi, yeni doğan bir zaman nefesi -Belirsiz tapınağı hayatın, görünmez tapınağı- Yumuşak ve ağır ritimlerle mavi Göğsünde gizden şiire doğru elma tadı: Bir lamba ki yanar sabaha kadar Işısın diye evler sokaklar -Sevgili, bu ud sesi Sonsuza uzayan gölge tek tesellisi VIII Yazın Sesi Ulu bir ağaç rüzgârı yazın sesi Esiyor hafifçe saydam ve tunçtan Ötede, dö minör. Korku, umutsuzluk ve acı Tutkular kar taneleri gibi yağıyor şiire İnsan nasıl duyarsa zor günlerde güçsüzlüğünü Öyle duyar notalarda çınlayan yazı -Sevgili, titrer yazla yüreklerin sırları Seninle birlikteyiz yine seninle ayrı XIII Pastoral Müzik Sana pastoral bir müzik besteliyorum Eskil duygular karışıyor havaya Bir meleğin hıçkırığı Fısıldayan koruluklar, aşk masalları Belleğin kafesini yırtıyor bu çılgın uyum Sana pastoral bir müzik besteliyorum Döküyor çam ağaçları düşlerini Unutulmuş ayinler dolduruyor geceyi Karanlığın çatallı dilinde Yasaklanmış masallar anlatıyor masalcı Dokunup geçiyor menekşedeki gizli anlama Sana pastoral bir müzik besteliyorum Dilimin ucunda dans eden notalar Kızarıyor büyülenmiş gözleri özlemin Sonra bir yağmur başlıyor, içe kapanış Yelden büstler kırılıyor eriyen gizlerde Fenerler köreliyor, çarpıyor fırtına yüreğimize Sözcükler göklerin ilk gücü, ilk çiçeği Secdeye varıyoruz önünde -Sevgili, sıyırıyor kemikten eti Bir intiharın aşka kalan hasreti XXI Son İsyan Saat, gece yarısı Karanlık ilenç gibi iniyor yere Yazın son kalıntısı Eski kapıların sesi gibi bahçelerde Demek hançer yarasıyla süzülüyor güvercin Otobüs durağından göğün uçurumuna doğru Bir kadın silüeti çığlık çığlığa pencerede Sızlatıyor yazı kemiksi acıyla İşte, günler geçiyor saydam ve ağır Yabanıl kahkahasını atıyor büyünün rüya treni Bu belki görüntüsüdür gerçeğin belki değil İpek telini koparan kimbilir hangi çağdır -Sevgili, bu şiirle başlayan şölen Yeryüzüne yağan ilk yağmur duasıdır
Metin CENGİZ