MANŞET
Hayatıma manşet istiyorum.
Birkaç manşete ihtiyacım var, günler
tekdüze
Karton filmlerden yapılma bütün
serüvenlerin
içinden geçtiğimiz karanlık tünel
bizim olmayan gündelik
Büyük bir köy artık bana tanınan,
dünya!
ölüm tek ticaretin
Biz söyleriz başkalarına kalır
kelimeler
sanal gerçeklikler için vurguna
inmiş manşet
Gözlerimize attıkları bandın sakladığı
karanlık
kimsenin ofsetinde kazınmıyor yalan
sarmal grafik
kendine çevriniyor
Biz söyleriz başkalarına kalır
kelimeler
Rekabetten başka yapacak bir şey
bırakmıyorlar bize
Şerefin, haysiyetin, adaletin ve
ümidin
eski moda öyküsüne bir biletim
var, alıp cezalı bir biletle
değiştiriyorlar. Sesim hiçbir metinde
tanınmayacak böyle
giderse.
Aşık olmak istiyorum.
Kendileri koyuyorlar
kuralları. Naklen yayınlamak
istiyorlar bütün duygularımı. Güzel
pişmanlıklar yaşamak
istiyorum, bırakmıyorlar, sterilize
ediyorlar hemen yaşadığım
her anı. Hilesiz kuşlar bile kartpostallarda
tuzağa düşürülüyor,
Tebrik ediliyor; poz verdiriliyor
kanatlarına.
Pozdan putlar
yaratılıyor her yanda, afişlerde, ekranlarda,
vitrinlerde, sokak pozlara tapmaya
zorlanıyor insanlar.
Zorlandıklarını hiç anlamıyorlar.
Her yerde
bela var. Olmayacak yerlerde üşüyorum.
Çarşaflarımı denetliyorlar ben
yokken. Pencereme konan kuşları
takibe alıyorlar. Tek kişilik bir
içbükey zaman bile
bırakmıyorlar bana.
Çıkmasam odam
gömleğim oluyor. Çıkmasam sokaklar tundra.
Aynaya bile
şebekemi gösteriyorum.
Bakın kimseyi
dövmek istemiyorum. Aktör de olmak
istemiyorum. Vücuduma ve ruhuma
muhtacım. Rahat
bırakmıyorlar. Yerimi bilmeliyim
gitmeden önce. İzmarit olmak
istemiyorum. Gençken ve yeniyken
bir şeyler denemeliyim. Önce
bir manşet bulmalıyım kendime,
her şeye bir manşetten
başlamalıyım.
O zamanları anlatmak
istiyorum.
Zamanı öğrenmeye
çalışırken yitirdiğimiz zamanları.
Ölümden anlayan
bir yanımız vardı gene de
Sesimiz açılırdı.
Uyurken korkardık. Sıçrardık uyku
arasında ya da birinin elini tutardık
Gecenin koyu
kibrinde gölgelense de erden masumiyetimiz
gelip geçerdik
her şeyin yanı başından
derinleşmekti
en büyük tehlike
Bağışlanırdık.
Gençtik. Gençlik kaba cephane.
hiçbir şeyin
içimize fazla işlemesine izin vermezdik
kahkahayla baş
etmeye çalışırdık gözümüzle göremediğimiz
her şeyle, ölesiye korkardık
kendi içimizden
tanımadığımız biri çıkacak diye günün
birinde
anonim bakış için rehin verdiğiniz
gözler
önünde
geçip giden yazıp duran söyleyip
eyleyen
ben değilim
duru suyun arı mantığın dingin
optiğin
önünde
görülmek görünmek gözükmek
isterim
çok mu zor çok mu olanaksız
bilmek isterim
karşı durduğum şeyler vardır hayatta
manifestoya varmadan daha kısa
mesafelerde
çözgüsü atkıya daha kolay dolanabilecek
bir dolu yol
derin çözümsüzlükte
adı konmamış gizli bir sözleşme
saklı madde
imha ve imla
ne çöllerde yiten geç dönemin mecnunları
ne teneke kutularda biriktirdiğim
madeni paralar
en büyük günahımı işlemedim daha
elementlerin minimal kullanımı
daha yolun başındayım, yakında
şimdiki zaman
yalnızca çarşı
pop ve popcorn
zulmün bütün ayları
iki bin yıllık
kadim şehirlerde işkenceciler emniyet
müdürü, katiller vali, Bağdat naklen
bombalanıyor tarih ekrana
çıkıyor, şifreli çantalarda taşınıyor
parçalanmış haritalar, zulme
çalışıyor devletin ve sermayenin
bütün kanalları, polisler
gazeteci, sarı kartlı muhbirler,
satılık şeref koltukları,
eski bir alınlık: Geçmişi anlamayan onu bir daha yaşamak
zorundadır
hem ortadoğudayız hem viyana kapılarında
kuşe bir gravürde dağılıyor kimlikler değerler özsu; katil
hep başkası çıkıyor kara piyasada
kapalı iktisat
her yıl geriye çalışıyor infilaka kadar körlük
infilaka kadar kötülük
herkes birbirine düşman olursa sistem mümkün oluyor ve
buna, hayat işte, deniyor
şairler biliyor sonuna geliyoruz büyük duvara
herkes bir manşet bulmalı parçalandığı fragmanlara
bugünlerden bir gün çıkacaksak eğer, çıkılacaksa,
gömdüğümüz şeyler olmalı bugünlere,
bir gün başka gözler
bugünleri yeniden okuduğunda bizi
görsünler diye, birkaç
manşetlik kaba cephane
ne yalnızca siper ne barikatta verdiğimiz ölüler
şiir gizimizi herkesin gözleri önünde kaçırır geleceğe
kolay kirlenmeyecek mecralar deltalara vurur akıntısı
çıkarız çıkmalıyız acemi şiirler büyür başkalarının okuduğu
olduğu yerde
bizi de oldurur derin teorisiyle
tekin olmayan şiirlerin kotuma altına aldığı yarınlar
saklar kendi çocuklarını da
eski ve kara bir şarkı yineler kendini başkalarının
kaderlerinde:
"kendini ele verdiğin yerde
başkasına ihanet etmiş olursun
yapma n'olursun!
bizi almazken bizim kurduğumuz
şehirler
biz söyleriz başkalarına kalır
kelimeler
varsın olsun sen gene de
yapma n'olursun!"
yarım
bırakılmış bir fragman gibi,
parçalanmışlığın sunduğu acemilikler gibi
mükemmel olmaktan özellikle kaçınmış şiirler gibi
söylenebilecek binlerce sözden yalnızca birkaçı gibi
kirletilmiş kayıtsızlığın her vahşeti mümkün kıldığı bir
dünyada
hayatımızın başına çekin kendi manşetinizi
1991-1994 Ludwigshafen-İstanbul
Murathan MUNGAN