-yangında ilk kurtarılacak: bir adet hayat-
"devasa pırlantadan yapılmış takılası zor büyük ve kıymetli bir heykel gibi, hayat!"
bir yangına...
yangın yeri bir şehirdendi: kimliği, sürücü ehliyeti, banka kartları, pasaportu...
neşesi, bilânço defterlerinin keder hanesinden borca batık; teni, neşe evinden alacaklı... birinci derecede yanıkları ten beyazına dövmeliydi, diğer ikisi ve mansiyonlar yüreğinin tenine gömmeli...
"gözlerimi bana bakanlara ödünç verseydim eğer kaçı bana bakmaya devam edebilir, kaçı gördüğünü görmeye tahammül edebilirdi"
diye kavruluyordu adımlarını ürkekçe sıkıştırırken,
bir mum damlası büyüklüğündeydi gözbebekleri sözbebekleri bir mum alevi küçüklüğünde...
gözlerini gözlerine müsaade ettikleri, bir mağmanın muammasında küllenmiş bakışlarını arıyorlardı dizleri üstü çökmüş kimi haç çıkarmış kimi bir sûrenin âyetlerinde o muammanın mağmasına bulanmış
teni bedenine ağırlık teşkil eden, gördükleri, gözlerinden yorgun, o muammanın mağarasında cehennem cehennem cennet'in büyüsünü içen, kendini dokunmalardan kurtaran, kaçıran dokunmalara unutan, bırakan dokunmalarda yakan, yıkayan dokunmalar ile var dokunmaları ile yok sayan kendi yangınında, diğerlerinin beş vakit hâlinin, yangınından bulaşmış yangınına ağlayan
söyler misin:
hangi şehirde oldugumuzun ne önemi var ki!
her şehir kendi yangınını öğütlerken sana, ve her yangını dişlerimle öğütürken ben!