D Ö N E M E Ç


		(yitirilenler için blues*)

		karaderili kadınlar
		gece karası sesleriyle
		şarkılar söylüyorlar
		zamanın çukurunda
		dibe çökmüş gözlerini kırpıştırıp
		yarattıkları geyikleri öldürürken
		sese dönüşen lanetleri
		boynuna asılıyor bütün sokakların
		sokaklar dünyanın kaybolduğu
		baştan sona inkar olan sokaklar
		ayak izleri olmayan ruhlarıyla
		şarkılar söyleyen geyik ölüleri
		kara derisini soyarak gecenin
		cinnetine ad bulmaya çalışanlar
		olsa olsa bir şiirin kovulmuşları
		karşılarında utançla ağladığım
		intiharın güzel çocukları
		ben hiç hatırlamıyorum çocukluğumu
		yaşadığımı ya da öldüğümü bilmiyorum
		sonsuz iki uzam arasında
		çatırdayan bir evren modeli hayatım
		güneşlerim çoktan öldü
		gece karanlık ve ay bir yara
		üstüme çöken karabasanın adı
		hayat galiba
		bilmeden dokunduğum
		şakaklarında kestane ağaçlarıyla
		dans eden şizofren
		kesik elini fırlatırken bana
		gözlerim düşüyor asfalta
		gördüğüm yapışkan bir karanlık
		beni içine alan dingin durum
		oysa içimdeki her şey çıldırıyor
		organlarım birbirini vurmakta
		kalbime sahip olamıyorum
		ve zavallı beynim
		anlamaya çalışırken bütün bunları
		memelerini sıktığım hiçbir sözcük
		şefkat göstermiyor bana
		çocukluğumu hatırlamıyorum
		babama seni seviyorum dediğimi
		sevgilimin neden ağladığını
		bilmiyorum
		bir gözyaşının belleğindekileri
		hiç mi öğrenemeyeceğim
		aşk neden çarmıhına geriyor beni
		kalbimi söküp fırlatsam
		ve unutsam bütün sözcükleri
		sevgilim daha mı çok sever
		mutlu olabilir miyim
		ay düşer mi üstüme
		karaderili kadınlar
		gece karası sesleriyle
		hiç durmadan şarkılar söylerken
		kararıp tenimden içime sızıyorum
		bulduğum bir HİÇ
		uzamından kurtulmuş zaman ölüsü
		eskidiğim limanlar ve tuzun çürüttüğü
		kalyon iskeletleri
		yelkenleri paçavra ve umutsuzluk olan
		deniz yorgunu gezginlerin ölü yatakları
		Don Kişot'suz yel değirmenleri
		içimdeki çökeltisi yitirdiklerimin
		kederin dilsiz kalma isteği
		çünkü susmalıyım ve sormamalıyım
		kıskanmamalıyım hiçbir bulutu
		bulutlar kardeştir ve gökyüzü yurdudur onların
		oysa bilsen gökyüzünün gözlerin olduğunu
		ve çoktan ölmüş güneşlerimin yerinde
		bir tek güneşimin sen olduğunu bilsen
		belki daha çok seversin beni
		ve belki de anlayabilirsin
		ama çocukluğumu hatırlamıyorum
		babamın seni seviyorum dediğini
		yaşadığımı ya da öldüğümü bilmiyorum
		sevgilim gözyaşı ülkesinde ağlarken nedensiz
		genç cesetleriyle acılarımın
		her bayram konakladığım mezarlıklar
		yanıt değil hayatın niyesine
		beynimde dolaşan bu kurşun
		gözlerimdeki 	cam kırıkları
	kendimi incittiğim gözyaşların
		ölen güneşlerim yani
		yeniden tanımlarken karanlığı
		anlıyorum ki ay irin dolu bir yara
		ve gökyüzü üstüme çöken karabasanın adı
		gömüldüğüm bu bordo koltuk











		karaderili kadınlar 
		gece karası sesleriyle
		şarkılar söylüyorlar
		zamanın çukurunda
		dibe çökmüş benliğimi ararken
		ay.......düşüyor üstüme....




					
		* Bessie  Smith  ile düet yapılacaktır.





Serdar  AYDIN