STAMPOL’UN FETHİ
“Fasih’e, canım...”
Korkak beklenmediklerle İstanpol'a büyülenmiş beklerken seni,
Çevremdeki herkese, herşeye,
İnsana, taşa, denize, ağaca, güneşe bileniyorum,
Kuru kalabalığın arasından, ürkek birkaç umutla, heyecanlı,
Çağırıyorsun beni,
Yanımdasın,
Boyumuzun uyumunu bir kalıba sığdırmayı düşünüyorsun.
Daha yeni gelmene rağmen, gideceğini ve bana kalmayacağını düşünüyorum;
Ağzımda hariçten gazel, baştan sona "Ahh Yaralım" diye söylenen bir şarkı,
Denize doğru içten feryat-figân, dıştan hazırlıksız ve yabancı ilerliyoruz,
Veballer, boyunduruklar altında,
Elime dokunuyorsun, kayboluyorsun ellerimin arasında,
Boğulan bir çocuğu kurtarır gibi uzanıyor ellerin,
Öyle küçük ve öyle safsın ki, bu cehennem'de,
Zerre kıvılcımın gölgesiyle, yok olursun diye korkuyorum,
Hiçbir sınır tanımadan, benimken; ve hayatımın,
En uzun süreli susuşlarını yanında yaşarken,
Bir ömür böyle devam etmesini, seninle senkronize titreyen bedenimin,
İşgal altında burada çürümesini, kabullenebilirim...
Sevebildiğimden beri, kimseyi böyle severek sevmemiştim.
Bin suçu kabullenir gibi suskun,
Bir suçtan kaçar gibi korkak,
Binbir gece masalları benzeri hayalsi bir gerçeklikle,ayrılıyoruz;
Çelişkileri ve çatışmaları ortadan kaldırıp,
Sadece sevdamızı yaşatma ve saklama görevi üstlenmiş o yerden...
Yanımdasın ama yine ve
Hayatımda ilk defa, hiçbir şeyden kaçmadan,
Kendime meydan okuyarak, tabularımı yıkarak
"Mutluyum" demeye öyle hazırım ki...
Tanımadığım, adını filmlerden, şiirlerden,
Olaylardan ve 3.çoğul şahıslardan duyup
Aşırı bir istekle tanımak istediğim yerlere gidiyoruz
Ama onları görecek durumda değilim,
Göreceli onlar bana,
O terketmeyen umutsuzluğumla;
Bir saç telim kadar yakınımda olduğunu bile bile,
Nasıl olsa gideceğin düşüncesiyle doldurulmuş bir altıpatlardan,
Rusruleti oynuyorum.
Bir ölü olarak; gözlerinden ayrılmadan hatta, ölmeyi bekliyorum
Teslimiyet altında
Veda edeceğinin tesellisizliği zıpkın,
Deliyor, kanatıyor ardarda, içime.
Beynim karanlık, içim karanlık, hava karanlık,
Gözlerin yerde, ellerin ürkek, kalp atışların kulağıma kadar geliyor,
Seni koruyacağımdan, öyle güveniyorsun ki;
Kollarıma bırakıveriyorsun kendini,
Yüzünün buz kesen coğrafyasını ellerimle tanıyorum,
Nefesinden, mutluluğunu içime çekiyorum,
Sırtına koyup başımı, kısık hıçkırıklarla birkaç damla emanet ediyorum ceketine,
Sen bilmeden.
Gitmelisin,
Vaktin geldi,
Tutup çenenden, acı bir öpücük bırakıyorum alt dudağına,
Karşı koymuyorsun,
Çenen kayıp gidiyor ellerimden, vakit dolunca,
En güzel ve en kısa süreli ama en unutulmayacak şiirimi emanet ediyorum dudaklarına
Öyle ki;
"Sana seviyorum" demek hiç bu kadar azrail olmamıştı,
gitmeliyim yoksa, gidemem,
gitmeliyim, yoksa hiçbir yere gidemezsin artık,
hoşça kal diyip, yürüyorum hiç arkama bakmamaya direnerek,
arkana bakamıyorsun, bakmamalısın...
Ayrı yollara, ayrı yıllara, ayrı yanlara doğru ilerliyoruz
Geriliyoruz hem de, yani, seni sevmenin ve beni sevmenin en ucuna gelmişken,
Geriliyoruz süratle,
Yüzlerimiz isyankar, acılı ve gözyaşı saklayan mimiklerle geriliyor,
Dönüp gitme desem, engel tanımadan, kalırsın yanıma,
Gitme desem, diyemem, şehir sana aşık ve ben paylaşamam,
Ya şehir ölür, ya ben, ya da geleceğin için şehirle yaşarsın sen
Ben umursamaz maskemi takarım yine, maskelerin altından görünmez gözyaşları,
Kal desen tek kelimen cenneti olur yaşayışımın,
Kal desen, yine senin için cennetten vazgeçişime şahit olursun.
Nerede yürüdüğüğümü, ne yöne yürüdüğümü, nasıl ayakta durabildiğimi değil,
Büyülüğünü düşünüyorum
Az önce yanımdaydı ve bir saniye geçti,
İki saniye geçti
Üç saniye geçti
...
...
Saniyeleri sayıyorum, sayabilsem keşke, saniseler bile yıl gibi gelecek,
Her adımımda özlüyorum sana daha yakın olduğum bir önceki adımımı,
Gitmeliyim ama, yoksa gidemem,
Dudaklarım sanki neler çektiğini anlatmak ister gibi acıyor,
Dudaklarımı yalıyorum, çok ufak dil dokunuşlarıyla,
Sen varsın onlarda ama bitecek gibisin,
Su içmem, yemek yemem, konuşmam, eksilme dudaklarımdan,
Bir araba çarpıyor ben şaşkın dolanırken ufaktan, bir araba çarpıyorum, o özür diliyor,
Hiçbir şey bilmiyorum,
Bildiğim her şey silinmiş kafamdan,
Ölsem mi, yaşasam mı
Asmayıp da beslesem mi, yaşatıp işkence mi etsem, damarda grizu mu patlatsam bilmiyorum,
Aklımdaki,
Sevebildiğimi bildiğimden beri, kimse bildiğimi bilmemişti.
Bm Umut “The Cyrano” Taydaş
25.10.1998
“Sevmen benim gamlı yaslı gönlüme”