NEŞTER
"tatlı su sosyologlarına"
penceren varsa aç, içeri nefes girsin,
tazelik dolsun, biraz heyecan olsun;
benim pencerem yok,
dışarıdan ciğerlerimde getirdiğim havayı soluyorum,
hem buğulanabilecek bir cam da yok,
cesaret edemediğim sözleri yazamıyorum,
günaydın olamıyor hiç bir gün ışığı,
karanlıktan bıkmışım, karanlık bana bağımlı:
bu kadar karanlığı gönlüme mi sokacağım,
hiç sanmam yerim yok,
gönlüm o kadar seninle dolu ki,
karanlığı bırak, seni alacak yer kalmadı,
yine de devamı mümkün;
kuytu kuytu yaşıyorum, figandayım uğul uğul.
zor hayatlardan geçtim, zor bir hayat oldum,
bu kendimi annemden babamdan almadım,
idareten kiralamadım,
nice ölüme gittim ve döndüm hepsinden,
namluların ucundan döndüm,
denizlerin dibinden, boşluklardan,
ustura ağzından,
şişelerin kaidesini bozdum,
bir dolu kadının dudağından, adice sıcak nefesinden döndüm,
umutla döndüm, ahlarla, inançla,
yüreğime güvenerek ve sarılarak,
saklayarak gururumu,
ona buna titretmeden sesimi,
ne olursa olsun, el pençe divan durmayarak,
damara çalışan hayat simsarlarından,
kendini başkalarıyla var etmeye çalışan adamlardan,
kendini başkalarıyla temizlemeye çalışan kadınlardan
kanser salan güruhlardan, onulmaz kırıklardan
kimsesizliklerden geçtim; yoklukları gördüm ben de,
görmeye tahammül edemeyeceğim şeyleri yalayan insanlar tanıdım,
boyun eğen, boyun eğmeyi seven yaratıklara ağladım,
açlıktan güvercin çaldım, yağmur suyuyla yetindim,
aylarca yağmur yağmadı,
kızılırmak'ın boklu sularına kandım,
çok defa yandım ben, çok defa yakıldım, ortaya atıldım,
defalarca güvendim ve haddinden fazla satıldım,
basit insanlarda gördüm korkunun, zavallılığın ne demek olduğunu,
sevdiğim basit insanlarda,
susarak yaşadım çok uzun bir zamanı,
tüketerek kendimi, kıyarak, harcayarak,
sabrederek ve hep "o"lar filizlendirerek içimde,
yaşamadığım ama var olduğunu bildiğim,
varlığı meçhul bir özlemle durdum hep,
bu hastalıklı dünyanın sunduğu
hepsi birbirinden güzel, kişiliksiz hazlara,
değişmedim onurumu, karakterimi.
giderek psikopatlaşıyordu yaşım,
umudum yok olmasın diye kırdım parmaklarımı,
gittiğim, gördüğüm, umut ettiğim her yerde,
seni aradım, seni bekledim;
ben bu yalnızlığı haketmedim.
tüm sevenlerimi yok ettim ben,
hepsinin en güvenilmezi oldum,
ailemi öldürdüm,
babamı kulaklarından tavana astım,
taze bir kadınla değiştim annemi,
dostlarımın sevdikleriyle seviştim,
cımbızla para çaldım çocukların kumbaralarından,
olmayacak umutlar verdim, haybeye ego doldurdum,
hep çalışıyor göründüm, hiç iş yapmadım,
arkalarından konuştum insanların,
kuyularını kazdım, üstlerini örttüm
olmadığımı oldum,
ne göründüğüm gibi oldum, ne olduğum gibi göründüm,
çok yalan söyledim,
hep yalan söyledim ben,
gizliciydim, sırlarımı bilen bir tek insan olmadı,
önüme gelen hayvanlara mutlaka tekme vurdum,
düşenin üzerine bastım,
ben uzun süredir kullandım herkesi,
sana kimseyi sevmedim,
senin içindi, sen niçindin;
bu yalnızlığı haketmedim ben.
çok zavallı yazılar yazdım,
"çok" kelimesini çok kullandım,
giderek hiç oldum,
tükendiğimi gizlemek için olmadık şeyler yazdım,
yazamadım daha doğrusu
kendimi erken taklit ettim,
yazacak bir şeyi kalmadı dünyanın,
o benden erken tükenmişti;
bitap yazılar yazdım,
bunları ben yazmadım;
haketmedim ben bu yalnızlığı.
herşeyin üstesinden gelip,
herşeyi öldürüp,
bunca bekleyip, didinip, direnip
kaçarak, korkarak, sakınarak, saklayarak,
sadece sana geldim,
hepsini seni sevdim
seni sevdim,
ben bu yalnızlığı haketmedim...
19.06.01 - 22:52
"bir şey söylendiğinde anlamayıp "nasıııl" diye haykıran sığır insanlar yüzünden kafam bozuk hep"
Umut TAYDAŞ