SARILIK
Nedense hiç sevmedim sarışınları, sen farklıydın.
Kıvırcık saçlı bir hüzündün, koskoca bir intizardın, kelepir hayatıma,
Bebek yüzlü bir acıydın, korkutan bakışların vardı, öyle güzeldi ki,
Karşında bakılabilmek için her şeyi yapardım.
Oysa ben hiç sevmezdim sarışınları, sen bir başkaydın,
Gülümsemeler vardı yüzünde hep, unuturdum seni görünce çaresiz çileleri,
Bir masal olsan ancak bu kadar olabilirdin, ama seni yazamaz kimse eminim,
Her sabah çalıştığın yerin önünden geçerdim, 
Saçlarıma bakıyormuş gibi bakardım camınıza, seni görmek isterdim,
Kendime kavuşur gibi girerdim bazen içeri, bir şeyler alırdım sen satıyorsun diye,
İşime yaramazdı, kaldırır atardım.
Suni ışıklar kirletiyordu saçlarını dayanamıyordum,
Güneşe taşımak istiyordum seni, ışığa taşımak istiyordum,
Belki böylece kendimi de ışığa taşımak istiyordum, o gizli kalsın.
Kurtuluşumdun sen köle pazarlarından, koşarak gelirdim,
Yüzün kırardı kelepçeleri, okşardı sırtımdaki işkence izlerini,
Kabuk bağlamış yaralarımı öperdin, ben yüzüne bakınca,
Hayatımı öperdin, o hiç önemsemediğim, benden çok uzakta yaşayan hayatımı,
Sen öpünce severdim bir tek, bir sen öpünce sarılırdım hayatıma, kimseye söylemezdim,
Ben hiç sevmezdim ya sarışınları, sen nasıl bir sarışındın,
Sarışınların hayatımdan gelip geçmesine aldırmamıştım hiç, sen aldırılmayacak gibi değildin,
Hayatımdan aldırılmıştın ama,
Gelip geçerken o koca camın önünden, artık içerde olmuyordun sen,
Günde kaç kez geçerdim belki diyerek, koltuğuna başkası oturuyor olurdu... 
Başka bir sarışın... hiç sevmedim.
Kaybolup gittin, hiç görmedim, bilmedim neredesin, ne yapıyorsun.
“gel gel sarışınım” diyen bir şarkı dinlerdim üst üste, hiç faydası olmazdı,
ben nereye geleceğini bilmezdim, gelmesini en çok istediğim sarışındın sen,
bu gün eve gelirken, yüzümü yere dikmiş, o çok sevdiğim rüzgara yatırıp saçlarımı,
ne düşündüğümü bilmeden beklerken bir günün daha bitmesini akşamüzeri,
seni özledim. Bir ah çekip yatırdım onu da rüzgara, 
rüzgarla kolkola yürürken ben, biriyle kolkola karşıdan geliyordun,
Parlayan bir yüzük vardı parmağında... üzülmedim.
Vazgeçtim... üzülmedim demem yalan... hatta kahrettim o kısa süre içinde,
Sana bile kızdım, koluna girdiğin o adama kızdım, dayanamadım,
Öyle güzeldin ki yine, hayrandım.
Sana söyleyebileceğim çok önemli “iki kelime” vardı bir zamanlar, oysa şimdi
Sessizce “merhaba” diyerek geçilen bir kelimeydi ağzımdan çıkmak zorunda kalan,
Olsun, Mutludur dedim... sevindim.
Sevindikçe buğulandı gözlerim...
eğdim kafamı önüme; rüzgar kolumdan tutuyordu yine,
ağladığım bilinsin istemedim.
Ben sarışınları hiç sevmezdim zaten...
Hem adet yerini buldu 
Seni de sevmedim....
    
                               Umut TAYDAŞ